Bölüm 1
Zihin günlüklerinden, kayıt NO. KN. 01:
Bütün geceyi tüfeğiyle birlikte yıldızların altında, harabeye dönmüş binanın yıkıntıları arasında geçirmişti. Şimdi şafak sökmek üzereyken kendini daha önce hiç bu kadar iyi hissettiğini hatırlamıyordu. ‘Tam yedi kişi,’ diye geçirdi aklından eski bir bez parçasıyla tüfeğini silip parlatırken. Bu gece yedi can almıştı. Her birini aklında teker teker canlandırırken gülümsemesine engel olamıyordu. Bütün hayatı boyunca dumandan oluşmuş bir sevgili gibi parmaklarının arasından sürekli kaçan özgürlük, bu gece onu kollarına almıştı. Dünya denilen çamur topunun üzerindeydi bugün. Kainat ona sesleniyordu. Silip parlatmayı bitirince 7,62 mm’lik yirmi mermiyle dolu yeni şarjörü M-21’e taktı. Tüfeği bulmasını hayatının dönüm noktası olarak kabul ediyordu. Hayır, bulmasını değil, tüfek ona gelmişti. Bu silah ona göre Tanrı’nın bir sanat eseri ve kendisine bir armağanıydı. Yaklaşık beş kiloluk ağırlığı ve bir metreden biraz fazla uzunluğuyla M-21’i kullanmak çok kolaydı. 10x40’lık Bausch&Lomb dürbünüyle sekiz yüz metrelik bir mesafede ölümcül bir silahtı ve bunu bu gece yedi kere ispatlamıştı. Gece bitmek üzere de olsa hayat onun için henüz yeni başlamıştı ve armağanını yeniden kullanmak için sabırsızlanıyordu. Sessizliği delip geçen motosiklet sesini duyduğunda heyecandan tüyleri diken diken oldu. Sesin geldiği yöne doğru pozisyon alarak gözünü dürbüne dayadı ve M-21’i yaklaşmakta olan motosiklet sürücüsüne nişanladı.
–Kayıt sonu–
Patlayarak yok olan tesisten kaçtıktan yaklaşık bir saat sonra şehrin sınırlarından içeri girdim. Saatte üç yüz km hız yapabilen bir Suzuki Hayabusa kullanmanın avantajlarından biri istenilen yere çok hızlı bir şekilde ulaşabilmenizdir. Yine de inanılmaz hızlara ulaşabilen bu motosikletin üzerinde yol almak bile beni şehirde karşılaştığım yıkılmış binalarla ve moloz yığınlarıyla dolu manzaraya hazırlayamazdı. Şehrin en az yarısı yok olmuş gibiydi ve uzaktaki binalardan yükselen alevler gecenin siyahını delip geçerken etrafta hiç insan görünmüyordu. Burası benim yaşadığım şehir değildi ama öldüğüm şehirdi. Saldırı olduğunda buradaydım. Etrafımı iyice inceleyebilmek için hızımı düşürmüş, yavaşça ilerlerken Avcı da hemen peşimde süzülüyordu. “Şehir harabeye dönmüş,” dedim Avcı’ya dönerek.
Avcı, motosikletle yan yana gelebileceği kadar hızını artırdı. “Arındırıcılar bu bölgeye saldırdılar. Bir saat içinde binlerce insan öldü. İnsanlar karşı koydular tabii ama işe yaramadı. Arındırıcılar saldırmaya devam edecekler. Bu bir savaş artık,” dedi.
Avcı’nın yanıtı, içimdeki Arındırıcılara yönelik öfkenin yeniden alevlenmesine yol açtı. Ben de Arındırıcıların saldırısı sonucu burada ölmüş fakat Avcı tarafından yeniden hayata döndürülmüştüm. Artık insan olmasam da yaşıyordum. Fakat ölen diğer insanların hiçbirinin böyle bir fırsatı olmayacaktı. Avcı neden bana ikinci bir şans vermişti?
Aniden tehlikede olduğumu hissettim ve hemen frenlere asıldım, motosikleti yana doğru hafifçe yatırıp arka tekerleği zeminde kaydırarak yönünü değiştirdim. Önümden hızla geçen bir şey asfalt zemini parçaladı. “Biri ateş etti!” diye bağırdım Avcı’ya motosikletimi hızlandırarak.
“Burada açık hedefiz,” dedi Avcı, “saklanalım.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder