KAOS PROJESİ ÖN OKUMA

 

Bölüm 1

 

-Saldırı-

    Gecenin bir vakti korkuyla gözlerini açtığında ilk önce nerede olduğunu hatırlayamadı. Yumuşak, rahat bir yatakta yatıyordu. ‘‘Tabii ya’’ dedi içinden. ‘‘Otel odamdayım.’’ Odanın penceresine şiddetle çarpan yağmurun sesini içeri almayacak şekilde tasarlanmış akıllı camlarda parlayan büyükçe bir yıldırım, otelin konfor için tasarlanmış özel süitini aydınlattı ve dışarıda büyük bir gök gürültüsü patlak verdi. Tabii adam camlar sayesinde gök gürültüsünün korkunç sesini duymadı. Yanında yatan kadının yatak örtüsüyle sarmalanmış çıplak bedenini inceledi. Küçük ve zarif ayaklar ince bileklerin ucunda bir kuğunun boynu gibi kıvrılıyorlardı. Kadının yanağının üzerine düşmüş saçlarında parmaklarını nazikçe gezdirdi. Boğazı kurumuştu, doğrulup yatağın kenarına oturdu ve yanı başındaki sehpanın üzerinde bulunan sürahiden kendisine bir bardak su koyarak içtikten sonra derin bir nefes aldı. Kâbus görmek bu kadar zaman sonra bile mesleğinin alışamadığı bir bedeliydi.

    Kadın, geniş yatağın içinde hafifçe kıpırdandı. Huzurlu, belli belirsiz nefes alıp verişi odanın sükunetine yumuşak biçimde karışarak adamı sakinleştiriyordu. İçtiği su, susuzluğunu kesmemişti. Yataktan kalkıp, odanın mini barına giderek bir konyak hazırladı ve içkiyi bir dikişte içtikten sonra bardağı tezgâhın üzerine bıraktı. Yatağa geri döndüğünde kadın uyanmıştı.

    “Yine bir kâbus mu?”

    Adam yatağa sırt üstü uzandı. “Evet.”

    Kadın hafifçe doğrulup adamın üzerine doğru eğildi, yüzüne düşen saçlarının görüntüsü adamı her zamanki gibi heyecanlandırıyordu. “Zavallı bebeğim.’’ dedi kadın, eliyle adamın terlemiş saçlarını alnından geriye doğru düzelterek. “Seni rahatlatacak şeyi biliyorum.” Uzandı, adamı hafifçe öptü. Adam onu kendine doğru çekti, ellerini kadının sarı saçları arasında gezdirirken ikisi göz göze geldiler. Her zamanki hoş gülümsemesi adamı sanki hipnotize ediyor, görüşünü giderek bulanıklaştırıyordu. Dilinin ve dudaklarının dokunuşları kâbusun etkilerini savuşturmaya başlamıştı bile. Dışarıda öncekinden daha parlak bir şimşek çaktı ve yağmur adeta yeryüzünü arındırmak için olanca şiddetiyle boşandı.

    “Oh, vay!” dedi kadın doğrularak. “Çok gerginsin. Bu kadarını beklemiyordum. Kâbus seni çok etkilemiş olmalı.”

    “Belki.’’ dedi adam. “Hatırlamıyorum, ne gördüğümü hiç hatırlamam.”

    “Belki de bir anlam ifade etmedikleri içindir.’’ dedi kadın ve elini adamın kolunun iç tarafına işlenmiş dövmesinin üzerinde nazikçe gezdirdi. Parmakları üzerinden geçerken dövme odanın loş karanlığında hafifçe ışıldadı ama ışıltı hemencecik söndü ve tekrar kara bir çizim halini aldı. “Dövmeni seviyorum.” dedi. “Ama neden bir ayna?”

    “Gerçekleri görebilmek için.”

    Kadın gülümsedi, yataktan kalktı, ayak parmaklarının üzerinde bir balerin gibi ilerleyerek banyoya doğru süzüldü.

    Kadının bedeninin ritimli hareketlerini banyonun kapısına kadar gözleriyle takip eden adam, banyo kapısının kapanmasıyla elini ensesine götürerek parmağını saçlarının altında neredeyse kaybolmuş ufak ameliyat izinin üzerinde gezdirdi. Yerini tam olarak bilmese bulamayabilirdi bile. Yataktan kalkıp tekrar mini bara yöneldi. İçkisini aldıktan sonra pencerenin karşısına geçip yağmurun altında adeta çırpınan, yapay ışıkların aydınlattığı devasa şehrin karanlık suretini izlemeye koyuldu. “Her zaman bir anlam ifade ederler.” diye fısıldadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder