Kanepede kayıtsızca uzanmış keyfine bakmakta olan kedime dönünce sevimli şekilde bana miyavladı. Gülümsedim ve hastane duvarlarındaki
siyah beyaz hemşirenin yıllardır verdiği pozu taklit ederek ellerimi büzdüğüm dudaklarıma götürdüm. İstenmeyen misafirlerim kapımın önüne
gelmişlerdi. Dün gece uykumun en tatlı yerinde görmekte olduğum rüyayı aklıma getirdim. O anda uyandığım
için gördüğüm rüyayı gayet ne bir şekilde hatırlıyordum. Ne de olsa başıma sarılan bu belanın kaynağı
oydu. Üstün insan olarak sınıflandırılan İzleyiciler -aslında insan olmadıkları, yapay oldukları (artık bu ne demekse) yönünde söylentiler olsa da
bu ispatlanmış değildi- rüyaları izleyebilme yeteneğine sahiptiler ve ben dün gece gördüğüm rüya sebebiyle bir tanesine yakalanmıştım.
Rüyalar en nihayetinde bilinçaltımızın düşünceleridir. Her ne kadar rüya gördüğümüzde bilinçsiz olsak da sonuçta onlar zihnimizin meşgul olduğu şeylerin birer yansımasıdırlar. Bu da bizim gördüğümüz rüyalardan da sorumlu olduğumuz anlamına geliyor. İzleyiciler düşünce okuyamazlar, bilincimiz açıkken onlara karşı koyar, fakat bizler uykudayken bilincimizin zayıflayan savunmasını aşarak rüyalarımızı bizimle birlikte görebilirler. Eğer gerçekten düşüncelerimizi okuyabiliyor olsalardı ülke nüfusunun yarısından çoğu şimdi hapiste olurdu. Neyse ki rüyalarımızda her zaman suç olan şeyler görmüyoruz.
Kapım sert ve oldukça tehditkar bir şekilde vurulduğunda pencereden kaçıp kaçamayacağımın hesabını yapıyordum. Dairem binanın arka tarafına bakıyordu ve aşağıda sokakta bekleyen kimseyi göremiyordum. Şansımı denemeye karar verdim. Pencereyi açıp bir bacağımı dışarı atmıştım ki üzerime açılan ateşle panikleyerek kıçımın üstüne oturdum. Demek ki aşağıda nöbetçi vardı. Aynı anda kapımın menteşeleri patladı. O kadar masraf yaparak aldığım çelik kapı büyük bir gürültüyle zemine çarptığında çarpmanın yarattığı titreşimler bütün bedenime yayıldı. Ben daha yerden kalkamadan operasyon timinin üzerime doğrulttuğu silahlardan yayılan lazer ışıkları üzerimde dolaşmaya başladı. Adamların oluşturduğu koridordan ilerleyen İzleyici üzerime doğru yürüdü. Bu arada kedim çoktan tabanları yağlayıp en sevdiği saklanma yerine ulaşmıştı bile.
“Rüyalarım gayet normal, normal olmayan bir şey o da yasa,” diye karşılık verdim.
“Ah, gerçek bir anarşist,” dedi gülümseyerek. “Rüyanızda devlete karşı yapılan bir protesto yürüyüşüne katılarak düşünce suçu işlediniz Can Bey. İşlediğiniz suçun cezası beş yıl hapis.” Ekibindekilere işaret edince bana en yakın olan iki kişi kollarımdan tutarak beni kaldırıp ellerimi kelepçelediler.
“Söylesene İzleyici,” dedim. “Siz yapayların bacaklarının arasında gerçekten de bir şey yok değil mi? Eğer olsaydı adamlarının ardına sığınmazdın.” Sokaklarda söylenenlere göre yapayların cinsiyeti olmuyordu ve seks yapamıyorlardı. Amacım onu kızdırmaktı. Tabii eğer söylentiler gerçek ise dediklerim onu kızdıramazdı çünkü zaten hiç sahip olmadıkları bir şeyin eksikliğini hissetmezlerdi ama söylentiler gerçek değilse dediğimi bir küçümseme olarak algılayacaktı.
Gözlerinde ufak da olsa bir tepki aradım fakat bana bakan buz mavisi gözlerin ardında hiçbir şey yoktu. Hatta adamları onun yerine tepki vererek silahlarının dipçikleriyle bana esaslı birkaç darbe indirmişlerdi. Başım kanıyordu ve görüşüm biraz bulanıktı. Yürüyemeyecek kadar dayak yediğim için sürükleyerek götürülürken orada, bu delirmiş düzenin içinde bir yerlerde bütün bunlara son verecek bir hareketin uyanmakta olduğu yönündeki fısıltılara sığınmaktan başka elimden gelen bir şey yoktu. Neyse ki pencerem açık kalmış olduğundan kedim dışarı çıkabilecek ve açlıktan ölmek zorunda kalmayacaktı.
-SON-